Bugün, Viranköy’ü goblinlerden tamamen temizledik. Tiefling mülteciler için artık güvenli bir yol açıldı. Bu zaferle birlikte druidlerin kendilerini kapatacak ayinleri de artık mültecilere zarar veremez hale geldi. Ancak zaferin tadı buruk. Gale, grubu terk etti. Onun sürekli sorun çıkaran, kibirli ve kararsız doğası zaten sabrımızı zorluyordu. Eksikliğini hissetmiyorum; zayıf karakterli birinin bu yolculukta yeri yok.
Zaferin ardından gelen kayıplar her zaman daha ağır gelir. Goblin liderlerinden biriyle yaptığımız çarpışmada Halsin hayatını kaybetti. Cesurca savaştı, ama düşmanlar çok kalabalıktı. Onun kaybı, sadece bizim değil, druidlerin de kaderini değiştirecek. Halsin’in, druidlerin yeni lideriyle arası hiç iyi değilmiş; sanki bir taht savaşı içindelermiş. Ancak artık bunun bir önemi yok. Druidler şu an bizim için bir öncelik değil.
Karlach hakkında öğrendiğimiz yeni bilgiler, onun farklı bir yolda olduğunu gösteriyor. Kalbinin yerinde bir motor taşıdığını söyledi. Bu durumu onun için büyük bir yük; sürekli şikayet ediyor ve haklı. Ona yardım edebilecek bir usta bulmamız gerekiyor, ama böyle bir ustayı nerede arayacağımız konusunda hiçbir fikrim yok.
Gölgeyürek, geçmişinden bazı anılar anlatmaya başladı. Shar’ın müridiymiş; bu, Armon’un dikkatini çekti. Onların konuşmalarını dinlerken kendimi uzak hissettim. İnanç, benim uğraş alanım değil. Armon’un din bilgisi ve ilgisi bu konuda onu çok daha donanımlı kılıyor. Ben ise bu tür konulara hep mesafeli kaldım.
Yanlışlıkla Karanlıkaltı denen bir bölgeye girdik. Bu yer, bir mercan resifini andırıyordu ama yerin çok altında, loş bir parıltıyla doluydu. Dev mantalar, gri cüceler ve dip gnomlarıyla karşılaştık. Küçük çatışmalar yaşadık ama kaybolduğumuzu fark edince geri dönmek zorunda kaldık. O karanlık, bizi içine çekecekmiş gibi hissettirdi. Bir kolcu olarak yön bulma yeteneğime güvenirim, ama bu yer farklıydı; sanki bilinçli bir şekilde insanı yanıltıyordu.
Viranköy’de dolaşırken bir simyacının mahzenine rastladık. Mahzenin derinliklerinde bir geçit bulduk. Bu geçit, bir necromancer’ın sığınağına açılıyordu. Orayı temizlemek kolay olmadı, ama sonunda başarılı olduk. Bulduğumuz birkaç not, bu yerin sırlarını biraz olsun açıklıyordu. Notlarla bir aynadan geçtik; evet, bir aynadan.
Geçidin diğer tarafında, tuhaf bir kütüphaneye ulaştık. İçerisi adeta büyüyle doluydu. Armon’un dikkatini bir kitap çekti. Kitabın tehlikeli olduğunu anlayabiliyordum; metrelerce uzaktan büyü enerjisi hissediliyordu. Armon kitabı okudu ve görünüşe göre onu okumak bile güç gerektiren bir işti. Kitabın bize ne tür belalar getireceğini bilmiyorum, ama bunun sonu pek iyi olmayacak gibi.
Bütün bu kaosun ardından kampa geri döndük. Yorgun bedenim bir an bile dinlenmek için haykırıyordu. Bir şarap açtım, içindeki buruk tat günü özetliyordu. Ateşin yanında oturup yazmaya başladım. Gün, kayıplar ve sorularla doluydu. Halsin’in yokluğu ve gelecekte karşılaşacağımız belalar beni huzursuz ediyor.
Şimdi uykum iyice bastırıyor. Bu gece uyuyabilirim umarım. Belki rüyalarım, bugünün yükünden daha hafif olur.
Eothelm
Nomad Rangers’ın bir üyesi ve kaderin çizgisinde bir kolcu